Türkiye’de uzaktan eğitim, ilk defa 1950’li yıllarda Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin banka çalışanları için başlattığı hizmet içi eğitim kapsamında mektupla yapılmaya başlamıştı. 60’larda ise bu kez yükseköğretim düzeyinde mektupla uzaktan eğitim faaliyetleri başladı, derken 1982 yılında Anadolu Üniversitesi açık ve uzaktan eğitim uygulamalarını hayata geçirdi. Bilgisayar destekli çevrimiçi programların ilki ise, 2000’de Bilgi Üniversitesi tarafından verilen e-MBA oldu. Bunu da, 2001 yılında ODTÜ’nün bilişim alanında uzaktan yüksek lisansı takip etti.

2015’e gelindiğinde, 184 yükseköğretim kurumundan 68’inin açık ve uzaktan öğrenme programı sunduğunu görüyoruz. Bunların 47’si önlisans, 17’si lisans, 11’i lisans tamamlama, 56’sı ise yükseklisans düzeyinde. Toplamda da 505 farklı alanda program bulunuyor (Koçdar & Doğan, 2015).

Güncel Uygulamalar Ne Durumda?

Tabloya bakınca hiç de azımsanmayacak kadar uzaktan öğrenme fırsatına sahip bir ülkeyiz. Sayılar böyleyken, uygulamaların niteliksel durumu ne düzeyde bakmakta fayda var. Bunun için de önce YÖK’ün uzaktan eğitim için nasıl bir çerçeve çizdiğine bir göz atalım. Aşağıdaki madde, Yükseköğretim Kurumlarında Uzaktan Öğretime İlişkin Usul ve Esaslardan alıntıdır:

“Uzaktan öğretim programları ile uzaktan öğretim yoluyla verilmesi uygun görülen dersler, ağ üzerinden eşzamanlı olarak çevrimiçi teknolojilerle verilir. Derslerin yürütülmesinde kitap, radyo, televizyon, ses ve görüntü diskleri (CD/DVD) vb. çevrimdışı teknolojilerden de yararlanılabilir. Öğretim, yüz yüze ders ve uygulamalarla da desteklenebilir.”

Yanlış okumadınız. Derslerin yürütülmesinde radyo, televizyon, CD ve DVD‘lerin kullanılabileceğinden bahsediyor. Uzaktan eğitime yaklaşımımızın en az 35 yıl öncesine ait olduğu gerçeğini hatırlayıp, bir diğer ilgi çekici noktaya geçelim. Aynı maddede derslerin eşzamanlı olarak verildiği bilgisini de görüyoruz. Bu da demek oluyor ki öğretim elemanı ve öğrenciler belirli gün ve saatlerde canlı derse gelmek durumunda. Tıpkı örgün eğitimde olduğu gibi.

Aynı dokümandan bir diğer maddede yine derslerin eşzamanlı verildiği vurgusuna rastlıyoruz:

“..Dersler, video konferans, sanal sınıf, forum uygulamaları gibi eşzamanlı araçlarla öğrenciler arasında ve öğrenciler ile öğretim elemanı arasında etkileşim kurularak bizzat öğretim elemanı tarafından eşzamanlı biçimde verilir.”

Kağıt üzerindeki usüller böyle olunca uygulamaların da çoğunlukla bu yönde gerçekleştiğini görüyoruz. Yani en genel ifadelerle, öğretim görevlisi önceden belirlenmiş bir saatte web konferansı yoluyla bir canlı ders başlatıyor. PowerPoint sunumu üzerinden dersini anlatıyor; öğrenciler dinliyor. Canlı derse katılamayanlar dersi kayıtlardan dinliyor. Dönemin ortasında ve sonunda da gözetimli olarak yüzyüze veya elektronik ortamda sınavlar yapılıyor.

Kulağımıza sorunsuz gelmekle birlikte, problemin yattığı nokta şurası: Teknolojik imkanlar ne kadar gelişirse gelişsin, uzaktan eğitimde tercih edilen öğrenme modellerinde en ufak bir ilerleme gösterilemiyor. Özetle Türkiye’deki uzaktan eğitim; “Sage on the stage” şeklinde tabir edilebilecek, kürsüdeki hocayı dinlemekten ibaret olan geleneksel eğitim modelinin elektronik ortamdaki muadili. Halbuki biliyoruz ki, sahip olduğumuz web teknolojileriyle uzaktan eğitim modelleri bu kalıplardan rahatlıkla çıkarılıp daha sosyal ve dinamik öğrenme ortamları yaratılabilir.

sage

Ama önce online ortamda öğrenmeye dair birkaç önemli soruya kafa yormakla başlamak gerek.

“Dijital çağda bilgiye erişim eskiye göre nasıl değişti?”

“Bilginin geldiği tek kaynak öğretmen mi?”

“Dijital ortamlarda artık nasıl iletişim kuruyoruz?”

“Dijital ortamlarda öğrenme toplulukları oluşturulabilir mi? Nasıl işbirliği yapılabilir?”

“Öğrenmenin sosyal boyutu dijital ortamda nasıl ele alınır?”

“Öğreten ve öğrenen rolleri nasıl değişiyor?”

“Yeni neslin dijital öğrenme ortamlarından beklentileri neler, bunlar nasıl karşılanır?”

Uzaktan eğitimin tasarımını dijital çağa uygun hale getirmek için bu soruların cevaplarına dair aşağı yukarı ortak bir paydada buluşuyor olmamız gerek. Bariz bir şekilde görüyoruz ki dijital ortamda bilgiye erişim, iletişim biçimlerimiz ve bu bağlamda öğretmenin rolü artık değişiyor. Dolayısıyla uzaktan eğitim uygulamalarının da bu yönde değişimi şart.

Öte yandan, uzaktan eğitim uygulamalarının ekonomik, pratik ve sürdürülebilir olması gerekliliğinden de yola çıkarak, birkaç adımla güncel uzaktan eğitim pedagojisinde değişikliğe gitmek mümkün.

Uzaktan Eğitim Uygulamalarına Birkaç Öneri

Canlı Derslerin Yeniden Tasarımı: Uzaktan eğitimde yaygın olarak uygulanan canlı ders saatlerinde ders anlatımından vazgeçilip, bu saatlerin öğrencilerle daha anlamlı aktivitelere ayrılması gerekiyor. Canlı derslerde aktarılan bilgiler, multimedya içerik olarak üretilip öğrencinin erişimine sunulmalı. Böylece öğrenci istediği zaman içeriğe erişecek, canlı derse girdiğinde ise öğretim görevlisi ve arkadaşlarıyla daha anlamlı etkileşim ortamlarına girebilecek. Bu da, öğrenmeyi içerik aktarımı olarak görmekten çıkarıp daha katılımcı bir öğrenme tasarımı yapmayı gerektirecektir.

Yakın zamanda katıldığım ICDET 2016 Uzaktan Eğitim ve Eğitim Teknolojileri Konferasında yapılan bir akademik bildiri bu tip bir tasarımı destekler nitelikteydi. Söz konusu çalışma, Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde uzaktan eğitim öğrencilerinin dersleri canlı takiplerinin dönemsonu başarılarına etkisini araştırmış. Sonuçlardan biri şunu gösteriyor, 5 dersten 3’ünde dersi canlı dinleyenler ve kayıttan takip edenler final sınavında aynı düzeyde başarılı olmuşlar. Dolayısıyla, dersi canlı dinlemek sınav skoru üzerinde anlamlı bir artış da yaratmıyorsa canlı derslerin daha etkileşimli geçirilmesi önerilebilir.

Asenkron Etkileşim: Online öğrenmede asenkron etkileşimin gücü yadsınamayacak derecede önemli. Ancak yeterince uygulanmadığını görüyoruz. Dahası, asenkron tartışma ortamlarının sadece soru-cevap alanları olduğu düşünülüyor. Oysa, bu ortamlarda sosyal öğrenmeyi teşvik edecek birçok farklı etkileşime girmek mümkün. Ayrıca, öğretim görevlisinin etkili yönlendirmesi ve geribildirimiyle bu ortamlar oldukça faydalı olabiliyor. Öte yandan, canlı derslerde söz alma ve katılım cesareti gösteremeyen öğrenciler asenkron tartışma/paylaşım ortamlarında bildiklerini paylaşma veya soru sorma konusunda çok daha aktif olabiliyorlar. Katılım gösterilmese bile (“vicarious learning” olarak tanımladığımız) sadece paylaşımları takip ederek öğrenmenin de gerçekleştiği araştırmalarla görülmüştür.

Öğrenme Toplulukları: Online öğrenmenin yalnız bir deneyim olduğuna dair yaygın bir kanı var. Bunun kaynağı büyük ölçüde Türkiye’deki uzaktan eğitim uygulamaları. Takımlar halinde çalışmak, öğrenenin kendini ifade etmesi için fırsatlar verilmesi, akran geribildirimleri ve değerlendirmeleri gibi uygulamalar uzaktan eğitim pratiklerine entegre edilmeli. Böylece hem daha sosyal bir öğrenme ortamı yaratılabilir hem de online öğrenmenin soğuk ve “uzaktan” bir eğitim biçimi olduğu algısı da bir nebze aşılabilir.

Uzaktan Eğitimde Kalite Standardizasyonu

Dünyada uzaktan eğitimin esas ve usüllerinde belirleyici rol oynayan, kaliteyi artırma amacıyla uygulamalara belli standartlar getiren ve uzaktan eğitim akreditasyonları sağlayan bazı merkezler bulunuyor. Bu merkezlerin uzaktan eğitimi geleneksel eğitim kriterleriyle değerlendirmediğini; tersine uzaktan eğitimi kendine has doğasından kaynaklanan özellikleriyle ele aldıklarını görüyoruz. Doğru olan yaklaşım da budur. Örneğin, yükseköğrenimde uzaktan öğrenme standardizasyonunu hedefleyen Quality Matters kurumu toplamda 43 kriterden oluşan 8 farklı başlık oluşturmuştur: derse giriş, öğrenme hedefleri, ölçme ve değerlendirme, öğretim materyalleri, ders aktiviteleri ve öğrenci etkileşimi, ders teknolojisi, öğrenen desteği, erişilebilirlik ve kullanışlılık. Görüldüğü gibi de etkileşim ve ders teknolojisi uzaktan eğitimin önemli iki boyutu olarak ele alınıyor.

Özetle yaşadığımız çağa ayak uydurabilir nitelikte uzaktan eğitim fırsatları sunabilmemiz için, öncelikle uzaktan eğitim pratiklerinin geleneksel eğitim kriterlerinden bağımsız düşünülmesi ve buna uygun olarak esas ve usüllerinin yeniden düzenlenmesi elzem görünüyor.