2016 yılına kadar pazar büyüklüğü dünya çapında 51.5 milyar dolar olacağı öngörülen online eğitim sektöründen bahsetmek istiyorum. Böylesine hızlı büyüyen bir sektörde dünya çapında neler oluyor ve Türkiye bu gelişmelerin neresinde biraz nabız yoklamakta fayda var.
Online eğitim, MOOC (Massive Open Online Courses)’lardan ibaret değil elbette ama bir gerçek var ki “kitlelerle birlikte alınan bedava online üniversite dersleri” konsepti, 2011’den bu yana çığ gibi büyüdü ve evrilerek daha da büyümeye devam ediyor. 2014 Ekim verilerine göre, Coursera’da 10 milyondan fazla kayıtlı kullanıcı, 114 anlaşmalı kurum ve 839 online dersin olduğunu görüyoruz. Elbette bu rakamlar daha da büyüyecek.
Daha farklı bir modele sahip olan Udemy ise 5 milyondan fazla kayıtlı öğrencinin ve – inanılır gibi değil ama- 22.000’den fazla online dersin bulunduğu bir platform. Udemy’yi farklı yapan faktör, isteyen herkesin online bir ders açabiliyor olması. “Become an Instructor” butonunu anasayfasına alan Udemy, “online ders vererek para kazanın” vurgusuyla tam bir marketplace haline gelmiş durumda. Takip ettiğim “Udemy Studio” adlı Facebook sayfasında da, bu platformda ders açan kişiler arasında inanılmaz bir sinerji, fikir alışverişi ve işbirliği doğmuş durumda.
Coursera’dan daha önce hayata geçmiş olan Udacity ise en başından beri daha çok Bilim ve Teknoloji ağırlıklı bir içeriğe sahip ve daha ziyade sektör bağlantılı bir eğitim modeline sahip. Teknoloji şirketlerinin istihdam ihtiyaçlarına yönelik derslerin olduğu ve bu dersleri alan kişilerin de işverenler için CV’lerini bırakabileceği bir platform Udacity. Bir nevi, sektör ve iş arayanlar arasında köprü vazifesi gören bir modele sahip.
Ancak geçtiğimiz yıl, platformda tekil olarak verilen online derslerin bitirme oranlarının oldukça düşük olduğunu ve bunun sürdürülebilir bir gelir modeli sağlamadığını farkeden Udacity CEO’su Sebastian Thrun, dev teknoloji şirketleriyle anlaşarak, yine onların istihdam ihtiyaçlarına yönelik online eğitimler sağlama yoluna gitti. Böylece; Google, at&t, Cloudera gibi dev teknoloji şirketlerinin hem finans hem de müfredat desteğiyle tamamen online Nanodegree programlar oluşturuldu. Yazılım, Data Analizi gibi derslerin bulunduğu bu programları tamamlayanlar, doğrudan bu şirketlerde iş bulma imkanına sahip olacak.
Daha çok akademik partnerlikleri olan Coursera’nın da, Maryland Üniversitesi ile gerçekleştirdiği iş birliği neticesinde, yüzde yüz online “Teknoloji’de Girişimcilik” master programını hayata geçirdiğini görüyoruz.
Bu iki örnek açıkça gösteriyor ki, MOOC platformlarında tekil olarak verilmeye başlanan online dersler, yine aynı platformlarda online programlara evrilmekte. Bunun bir sonraki aşamasının da, online programların bir araya getirilmesiyle “üniversiteleşme” olması hiç de imkansız gelmiyor bana.
Online platformlar yüksek öğrenimi bu şekilde disrupt etmeye devam ederken, eğitim sektörünün başka bir ayağı olan şirket içi eğitimlerde de online çözümler daha çok dikkat çeker oldu. Yine Coursera’nın attığı bir adımdan bahsetmek gerekir ki, burada da MasterCard ve Shell gibi büyük şirketlerle yapılan ortaklıklarla, bu şirketlerin eğitimleri Coursera üzerinden yapılmaya başlandı. Bu noktada, yine corporate odaklı çalışan Udacity’den farkı, sadece teknoloji alanında değil, şirketlerin farklı departmanlarına yönelik çok daha çeşitli konularda içeriklere sahip olması. Dan Ariely’nin Coursera’daki Irrational Behavior dersinin Mastercard pazarlama departmanınca alınması örneklerden sadece bir tanesi.
Bir taraftan da, artık şu sorularla çokça karşılaşmaya başladım: “MOOC platformları, MBA programlarını öldürür mü?” Nedeni ise, artık birçok kişinin MBA müfredatına denk düşecek dersleri bu tip platformlardan alarak, koskoca bir programı tamamen ücretsiz bir şekilde tamamlayabiliyor olmaları. Bir örneğine buradan bakabilirsiniz. Site adının “No Pay MBA” olması da, hiç kuşkusuz anlamlı bir atıf olmuş 🙂
Yaşam boyu öğrenmenin sonsuz fırsatlarla desteklenmesi, öğrenmenin zamandan ve mekandan bağımsızlaşması gibi harika gelişmeler olurken, bir taraftan da, bu tür platformlardan alınan derslerin etkili öğrenme ve beceri kazanımı sağlayıp sağlamadığı, dolayısıyla ne kadar tanınması gerektiği ve güvenirliği de sürekli tartışılan konulardan biri. Bu sorular, bilimsel araştırmaların da sıkça konusu oluyor. Ancak, sosyal medya ayağında bu derslerin en azından itibarını artırmaya yönelik gelişmeler de olmuyor değil. Linkedin’in Udacity gibi platformlarla gerçekleştirdiği partnerlikle birlikte, artık profilinizde eğitim bölümünde Udacity’nin üniversiteler listesinde sıralandığını görebilirsiniz.
Tanınma ve “credentials” demişken, atlanmaması gereken daha da önemli bir konu, üniversitelerin bu platformlarda verdikleri derslerin kredili hale gelmesi. Örneğin, ilk defa Iversity (Almanya kökenli MOOC platformu) 2013 Eylül’den beri Lübeck Üniversitesi’nden “Fundamentals of Marketing” dersini ECTS standartlarında kredili olarak veriyor. Diğer bir deyişle, bu dersi alan bir öğrenci Bologna sistemine dahil başka bir üniversitede aynı dersi saydırabilme şansına sahip. Bu oldukça önemli bir gelişme çünkü Bologna kapsamındaki üniversiteler arasındaki sınırların daha da belirsizleşmesi anlamına geliyor. Diğer taraftan da, online eğitimin geçerliliği ve itibarını oldukça artıran bir gelişme.
Tüm bunların ardından akla çeşitli sorular gelebilir:
“Yüzyüze eğitimin yerini online eğitim mi alacak?”
“Üniversite diplomaları geçerliliğini yitirip, yerini beceri odaklı online mini programlara mı bırakacak?”
Ve daha nicesi…
Tüm bunlar olabilir elbette. Hatta yakın zamanda şuan hayal edemediğimiz başka gelişmeler ve girişimler de doğabilir. Tıpkı 2011’de açılan online Aritificial Intelligence dersinden önce, kimsenin aklına bir üniversite dersinin online bir platforma taşınarak 160.000 kişiyle birlikte yapılabileceğinin gelmediği gibi.
Bir sonraki yazıda da, Türkiye’de online eğitim alanında neler yapıyoruz sorusunu cevaplayalım.
online eğitim pazarında udemy ‘nin daha gelişmiş modeli ile dijibil.com projesinin yakın zamanda piyasaya çıkması bekleniyor.
Güzel bir projeya benziyor. Türkçe kaynak arayanlar için ideal. Türkiye’den böyle girişimlerin çıkması umut verici.